Gebelik ve Doğum İstanbul
Sağlıklı nesiller yetiştirebilmek için sağlıklı bir gebelik süreci geçirmek ve bu sonucu yine sağlıklı bir doğumla sonlandırmak önemlidir. Bunun için, gebelerin yapması gereken, birçok uzman tarafından benimsenmiş ve olmazsa olmaz kabul edilen bir dizi tetkik ve takip programları vardır.
Gebelik takibi, gebeliğin ilk 32 haftasına kadar en az ayda bir, 32-36. hafta arası 2 haftada bir ve 36. haftadan doğuma kadar haftada bir yapılmalıdır. Eğer gebelik riskli olarak sınıflandırıldıysa bu takip programı daha sık aralıklarla uygulanmalıdır.
Gebeliğin ilk 14 haftası “birinci trimester” olarak adlandırılır. Bu ilk günlerde annenin sağlığı ile ilgili elde edilen bilgiler, sonrasında doğum sürecinde karşılaşılabilecek problemler konusunda hekime ön bilgi vermekte ve oluşabilecek olumsuzluklara karşı önlemler alınmasını sağlamaktadır.
14. haftadan sonra gebelik dönemi “ikinci trimester” olarak adlandırılır ve 28. haftaya kadar bu dönem devam etmektedir. Fetusta oluşan sakatlıklar ve anomaliler bu dönemde tespit edilir, bu nedenle bu dönem gebelik takibinde kritik bir dönemdir.
“Üçüncü trimester” 28. haftadan doğuma kadar olan süredir. Genellikle doğum 40. haftada gerçekleşmektedir. Gebeliğin başlangıcında hesaplanan doğum tarihi de 40. haftaya kadar hesaplanan tarihtir. Bu tarihte 2 hafta öncesine ya da sonrasına kadar bir sapma payı olabilir. 37. haftadan sonra fetus tüm gelişimini tamamladığı için bu haftadan sonraki bütün doğumlar “zamanında” kabul edilmektedir.
Gebelik ve doğum belki de hayattaki en temel olaylardandır. Sağlıklı bir gebelik ve doğum süreci geçirmek için, gebe kalındığında değil gebelik planlandığında kadın doğum hekimi ile görüşülmesi ve süreç boyunca destek alınması tavsiye edilmektedir. Günümüzde, ortaya çıkabilecek birçok sorun gebelik henüz oluşmadan tespit edilebilmekte ve gerekli önlemler alınabilmektedir.
Örnek olarak, bazı sakatlıklara yol açabilen rubella ve varicella gibi enfeksiyonlar gebe kalınmadan önce araştırılmalı ve eğer bağışıklık kazanılmamışsa mutlaka aşılama yapılmalıdır. Benzer şekilde, riskli gebeliğe ve doğumda zorluklara neden olabilen obezite de yine bu dönemde tespit edilmekte ve anne adaylarının ideal kiloya ulaşmaları sağlandıktan sonra gebe kalmaları sağlanarak riskler en aza indirgenmektedir.
Kadınların gebe kalmadan en az 1 ay önce 0.4 mg/gün folik asit desteği alması ve bu desteği gebeliğin ilk 3 ayında devam ettirmeleri tüm bilimsel yayınlarda önerilmektedir. Folik asit desteğinin nöral tüp defekti riskini önemli ölçüde azalttığı yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır.
Şayet gebeliği olumsuz etkileyebilecek bazı maternal veya fetal faktörler mevcutsa, gebelik yüksek risk grubunda değerlendirilmektedir. Gebelik diyabeti, preeklampsi, erken doğum, tekrarlayan gebelik kayıpları vs. gibi rahatsızlıklar riskli gebelik kategorisine girmektedir.
Düzenli gerçekleştirilen gebelik takibi kontrollerinde anne adayının kilo alımı takip edilmelidir. Yapılan çalışmalar, gebelikte alınan kilo ile bebeğin kilosunun doğru orantılı olduğunu göstermiştir. Bu sebeple beslenme düzeni konusunda anne adayı bilgilendirilmeli ve gerekirse bir diyetisyenden destek alınmalıdır.
Gebeliğin son aylarında ise doğum şekli konusunda anne adayı bilgilendirilir ve buna karar verilir. Normal doğum ve vajinal doğumun riskleri ve avantajları anne adayı ile tartışılmalı, kişi bu konuda detaylı olarak bilgilendirilmelidir. Süreç sonucunda da anneyi ve bebeği riske atmayacak en uygun doğum yöntemi belirlenir.